NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ حَرْبٍ
وَمُسَدَّدٌ
قَالَا
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ هِشَامِ
بْنِ
عُرْوَةَ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
عَائِشَةَ أَنَّ
حَمْزَةَ
الْأَسْلَمِيَّ
سَأَلَ النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
إِنِّي رَجُلٌ
أَسْرُدُ الصَّوْمَ
أَفَأَصُومُ
فِي
السَّفَرِ
قَالَ صُمْ
إِنْ شِئْتَ
وَأَفْطِرْ
إِنْ شِئْتَ
Aişe (r.anha)'dan
rivayet edildiğine göre,
Hamza el-Eslemî
Rasûlallah (s.a.v.)'e:
Ya Rasûlallah! Ben
sürekli oruç tutan bir adam'ım. Yolculukta da oruç tutabilir miyim? diye sordu.
Peygamber (s.a.v.):
"İstersen tut,
istersen tutma.” karşılığını verdi.
İzah:
Buhârî, savm; Müslim,
siyam; Nesâî, siyam; İbn Mâce, siyam, Muvatîa, sıyâm; Ahmet b. Hanbel, II, 199;
VI, 46,193, 202.
Bu hadiste Hamza
el-Eslemî'nin Hz. Peygamber'e yolculuk
esnasındaki ramazan orucunu
mu, yoksa nafile orucumu sorduğu konusunda bir açıklık
yoktur. Ancak bundan sonra gelecek olan hadisten, Hamza'nın sorusunun ramazan
orucu ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Tabiî sorunun birisi ramazanla diğeri
de nafile oruçla ilgili olmak Üzere iki defa sorulmuş olması da muhtemeldir.
Ancak yolculuk ânında ramazan orucu tutmanın mükellefin isteğine bırakıldığı
anlaşılmaktadır. Zâten pek azı müstesna, ulemanın çoğunluğu hadislerin gösterdiği
istikâmette görüş beyan etmişlerdir. Sadece İbn Abbas ve İbn Ömer'den seferde
oruç tutmanın yeterli olmadığı, sonradan kaza edilmesi gerektiği rivayet
edilmiştir.
Ancak âlimler, seferde
oruç tutmanın mı, yoksa tutmamanın mı daha efdal olduğu konusunda ihtilâf
etmişlerdir.
Hattâbî bu görüşleri ve
sahiplerini üç maddede özetlemiştir. Şöyleki:
1. Oruç tutmamak
efdaldir. Îbnu'l-Müseyyeb, Şa'bi, Evzâî, Ahmed b. Hanbel, ve İshak b. Râhûye bu
görüştedirler. Sahih-i Müslim'deki Ham-za'dan rivayet edilen bir hadis bu
görüşü te'yid eder. Çünkü işaret edilen rivayette Hz. Peygamberdin Hamza
el-Eslemî'ye; "O Allah'tan bir ruhsattır, kim onu alırsa iyidir. Kim de
oruç tutmak isterse ona da günah yoktur" buyurduğu kaydedilir.
2. Yolculukta oruç
tutmak daha efdaldir. Bu da Enes b. Mâlik, Osman b. Ebi'l-As, en-Neahî, Said
b. Cübeyr, imam Malik, Sevrî, Şafiî ve Hanefilerin görüşüdür. Bu görüşe göre
üzerinde durduğumuz hadisin nafile ile ilgili olduğu söylenebilir. Çünkü
sürekli oruç tutmak ramazanda değil, nafile oruçla olur. İbn Dakiki'1-tyd, bu
hadisin ramazanla ilgili olduğuna dâir bir açıklık olmadığını söyler. Ancak
önce de işaret ettiğimiz gibi bundan sonra gelecek olan hadis ve yukarıya
Müslim'den aktardığımız cümle, mânâ olarak ramazan orucuyla ilgili ve bu
hadisdeki mânâya uygundur.
Bu iki görüş ve
delilleri daha geniş olarak bundan sonraki bâbda gelecektir.
3. Mükellef hangisi
kolayına gelirse öyle hareket eder. Bu görüş de Mücâhid, Ömer b. Abdilaziz ve
Katâde'den nakledilmiştir. Bakara sûresinin, "Allah sizin için kolaylık
diler güçlük dilemez" mânâsına gelen 185. âyeti bu görüşün delilidir.
Yukarıdakilerden farklı
olarak yolculuktaki oruç konusunda bir görüş daha varsa da, pek rağbet
görmemiştir. Ubeyde es-Selmanî, Ebu Mic-lez ve Süveyd b. Ğafele'den nakledilen
bu görüşe göre ramazan girdikten sonra yolculuğa çıkan kişinin oruç tutmaması
caiz değildir. Bunlar "sizden aya erişen oruç tutsun" manasındaki
âyete dayanırlar.
Memleketinde iken
ramazan girdiği halde bilâhere yolculuğa çıktığında orucunu bozduğuna dâir Hz.
Peygamber'den o kadar çok hadis vardır ki bu anlayışa hak vermek mümkün
değildir. İşaret edilen âyet-i kerime ise, kendisinde oruca mâni bir özür
olmadığı halde ramazana erişen kişilerle ilgilidir.
Bu hadisde Hamza
el-Eslemî'nin sürekli oruç tuttuğu ifâde edilmiştir. Ama bu süreklilik,
Rasûlallah'ın men'ettiği ömür orucu manasına gelmez. Çünkü öyle olsaydı,
Efendimiz bunu hatırlatırdı. Zâten orucun sürekli olması, ömür boyu olmasını
gerektirmez. Faraza üç ay, beş ay peşi peşine oruç tutar ama bu ömür boyu
sürmez.